Takvimler 13 Kasım 2016’yı gösterdiğinde Tarsus 82 Evler Mahallesi’nde bulunan 3103 Sokak’ta başlayan ve halen devam eden kazı, uzun süredir kamuoyunu meşgul etti ve etmeye devam ediyor açıkçası. Büyük gizlilik içinde başlatılan kazıda polisin, hatta MİT’in nöbet tutması olayın gizemini arttırıyor.
Kazının 2012 yılında Tarsus’ta, tarihi eser kaçakçılığı şebekelerini araştırırken öldürüldüğü iddia edilen polis memurunun cinayeti ile ilgili olabileceği konuşuluyor. Çevre sakinleri Polisin Kazı alanı ile ilgili gizlilik kararı bulunduğundan bu alana girmemin mümkün olmadığını ifade ettiklerini söylüyor. Burada geçmişte yapılmış olan kazılar ve bu kazılar neticesinde işlenen başka cinayetler olduğunu da belirtiyor . Bu arada defineci olduğu düşünülen diğer 3 kişiden halen haber alınamamakta.
Buradaki kazı çalışmasının tarihi bilgiler elde etmek için yapıldığını söyleyen yetkililer, bunun dışında tek söz etmiyor, ancak, bu tarihi bilgiler anlaşılıyor ki birçok insanın ilgisini ve dikkatini çekmiş olacak ki çevre insanlarının dediklerine göre yabancı bilim adamı oldukları düşünülen kişiler kazı çevresinde ve kazı alanına girerken görülmüş. Şimdi akıllara basit bir soru gelmiyor değil ;”Bu basit bir arkeolojik kazıysa yabancı bilim adamlarının burada işi ne?.” Öyle ki bölgede bulunan kişilerden bazılarının anlatımlarına göre kazı alanına giriş noktalarından özel kıyafetler ile geçtikleri görülmüş ki tarifleri derinleşince bunların radyasyon önler koruyucu kıyafet olduğu anlaşılıyor .
Modern cihazların kullanıldığı kazıda, anlatılanlara göre 24 saat esasına göre 20 kişi çalışmakta. Kazıyla ilgili özel ekip ve kazıda görev alanların yiyecek ve barınmaları da aynı yerde giderilerek dışarıyla bağlantılarının kesildiği bölgede, güvenlik önemlerinin üst düzeyde olması dikkat çekiyor. Kazının ilk başladığı günlerde çevredeki binalara keskin nişancıların yerleştirildiği, evin bulunduğu sokağın giriş ve çıkışında ise tam donanımlı özel hareket polisinin aldığı önlemler, bölgede oturan vatandaşların aşırı tepkisini çekince hafifletilmiş olsa da kazı yapılan ve bazı evlerin damında kurulan kulübelerde tam donanımlı Özel Hareket polisleri 24 saat esasına göre nöbet tutmayı sürdürüyor. Nöbetçi polisler ellerindeki dürbünle çevreyi sürekli kontrol ederken, kazının yapıldığı evin bulunduğu sokağın giriş ve çıkışı ise hala kapalı. Sokağın girişinde kurulan derme çatma sobayla ısıtılan kulübede ise uzun namlulu silah taşıyan polisler görev yapmakta.
DHA’nın haberine göre Ankara’dan oluşturulan özel bir ekip, Özel Harekat polislerinin aldığı önlemler altında yaklaşık 1.5 ay önce mahalleye girdi. MİT görevlilerinin de yer aldığı ekip çalışmalara başlarken, sokağın giriş ve çıkışı zıhlı polis araçlarıyla kapatıldı. Mahalle halkı yaşanan korku ve panikle polise silahlı kişilerin mahalleyi bastığı yönünde ihbarda bulununca, kendilerine kazının Başbakanlık bilgisinde yapıldığını belirten resmi yazı gösterildi. Giriş ve çıkışlara kapatılan sokağın çevresinde oturan diğer evlerdeki vatandaşlara sınırlı izin verilmesi polis ile vatandaşları zaman zaman karşı karşıya getirdi. Bölge de fotoğraf ve video çekmek yasak olduğu gibi. Google Earth den de bölge blurlanmış durumda.
Kazı esnasında çevrenin durumu
Kazı alanının yer aldığı evin bulunduğu dar sokağın girişinde ise kurumuş hazır beton izleri var. Bunu bazı mahalle sakinleri kazı alanında betonla güçlendirme çalışması yapıldığı şeklinde yorumluyor. Evin doğu kısmına düşen diğer bölgede ise genelde tamir atölyeleri yer alıyor. Buradan da görüntü alınmaması için mavi branda ile evin çevresi kapatılmış durumda. Brandalar ve duvar kısmının altından ise tarlalara kadar su tahliye boruları uzatılmış.
Çevre sakinleri yolda kısmi çökmeler ile bazı bahçe duvarının da yıkıldığını çökmelerin kazılardan kaynaklandığını söylüyor. Kazının yapıldığı ve doğu tarafına düşen avlunun ters istikametinde bulunan ve evin ana giriş kapısının da baktığı sokaktaki çökmeler son günlerde artış gösterince, burası her iki taraftan da polis bariyerleriyle kapatılmış.
Kazı yapılan evin girişinde ise sürekli bir araç hazır bekliyor. Gün içinde evin önünde hiçbir hareket yok. Akşam olup saat 19.00’u gösterdiğinde başka bir araç geliyor evin önüne ve 4 kişinin indiğini görülüyor. 4 kişi eve girerken içeriden çıkan 2 kişi ise gün boyu bekletilen diğer araca binerek uzaklaşıyor. Özellikle güneşin batıp havanın iyice karardığı saat 21.00’den sonra kazı alanında yakılan ışık gün aydınlanana kadar söndürülmüyor. Gece boyu dikkat çeken tek şey ise kazı alanının üzerinin de kapatıldığı mavi brandanın altından görülen bu ışık oluyor.
Teoriler ve olasılıklar
Kimisi ‘Altın var’ diyor, kimisi ‘Tarihi eserler’. Merak ediyoruz, soruyoruz. Her gün 20-25 kişi çalışıyor” ifadesini kullanıyor. Kazı alanının yanındaki arsa ve evin kendisine ait olmasına rağmen bilgi alamadığından yakınan bir mahalleli ise “Sadece eski bir şehir çıktığını söylüyorlar diyor. Bununla ilgili hemen herkesin bir hatta birkaç teorisi bulunmakta.
- Kazıdan büyük miktarda define çıktı söylentisi, halkın ilgisini başka yöne çekmek için kullanılmış bir yöntem olabilir. Kazılan yerden pek çok şey çıktığı iddia edilmekte. Küpler dolusu altınlar, altın heykeller, hazine sandıkları vs. mutlak kazılan yerden bir şeyler çıkmış olma olasılığı yüksek, fakat bunun hazine yada altın olma ihtimali düşük . Çünkü bölgede kazı başladıktan sonra yüksek miktarda elektromanyetik alan bozukluğu gözlemlenmiştir. Hatta iletişim ağlarında kopuklukları da üstüne eklersek bunların sinyal kesici Jammer tabir edilen cihazlar ile yapılamayacağı da bir gerçektir çünkü bu cihaz 50 metrekarelik bir alanda etkili iken, bahsi geçen olay çok daha büyük bir alanı kapsamaktadır. Ayrıca herkes bilir ki ,hiçbir altın yada değerli maden yüksek miktarda elektromanyetik alan ve radyasyon içermez. Bu sebep ile teori geçerli değildir.
Kazıya başlandıktan sonra bölgede yoğun miktarda elektromanyetik alan ölçümü yapılmış, bununla birlikte yakın çevredeki insanlarda yoğun elektromanyetik alana maruz kalmaları sebebi ile bazı rahatsızlıklar görülmüştür, bunlar ;
► Stres,
► Görüş alanının daralması,
► Kulak çınlaması,
► Yorgunluk hissi, ve uyku bozukluğu
► Baş ağrıları,
► İşitmede geçici aksaklıklar,
► Sersemleme,
Bununla beraber kazı yapılan yerin içine özel radyasyon koruyucu kıyafetler ile giren yabancı bilim adamları gerçeğini de eklediğimizde. Bahsi geçen kazıda yüksek derecede elektromanyetik alan ve radyasyon yayan bir cisim olabileceği gerçeği ortaya çıkmakta, bunun ne olacağını söylemeden önce. Kazı bölgesinde yapılan bazı hazırlıklara da bakmak gerekir. Bu hazırlıkları başlıca sıralayacak olursak ;
- Kazı bölgesine günün belli saatlerinde büyük yük kamyonları ve çimento kamyonları girmekte . Gün içinde birkaç seferi bulan bu yük trafiğinden sonra kamyonların çıkan kumu nereye döktüğü ise bir muamma, çünkü kamyonların izlenmesi de yasak. Bazı kişilerin söylemlerine göre, kamyonlar kazı alanından çıkan kumları askeri bölgeye boşaltmaktalar. Peki basit bir moloz ve toprak parçası için bunca güvenlik neden, toprağın içinde başka ne olabileceği düşünülmekte ? ( Bunun cevabı başka bir teoride ve bu gerçekten çok enteresan )
- Kamyonların içinden metro ve yer altını kazmak için kullanılan solucan tabir edilen makinalar çıkmakta ve kapalı alanda monte edilip yerin altı tünel gibi kazılmakta ve yer altında büyük bir tünel inşası yapılmakta .Bunun sonucunda bazı evlerde ve sokaklarda çökükler oluşmakta. Sadece basit bir kazı olmadığı için toprak çıkartılıp dökülmüyor, çimento ile de sağlamlaştırma ve dolgu çalışmaları da yapılıyor . Bu yeraltı tünelinin basit bir define ve altın için yapılmadığı muhakkak. Çünkü toprağı tekrar kazılan yere dökmek varken bu tünel zahmeti ne için. Neyi düzgün bir şekilde, kimsenin de görmemesi için yer altından çıkarmak istiyorlar ?
- Kazı alanına bırandalardan sonra iki güvenlik noktasından girildiği söyleniyor. Birinde bütün elektronik cihazlara, telefonlara ve benzer kayıt cihazlarına el konuluyor, ikinci kısımdan sonra bir plaza yüksekliğinde kazılan yer altına inen basit bir asansör olduğu söylenmekte.
- Çalışan onca büyük cihaz ve kazı makineleri, ışıklandırma olsun, normal bir elektrik hattı kaldırmayacağından büyük bir jeneratör getiriliyor. Fakat bunu getirenin yine ABD li bilim adamları olduğu söylenmekte. Çünkü normal bir jeneratör hiç durmaksızın çalışması için sürekli benzin ve motorin gerekirken, bölgeye bunların ikmalini yapan bir kamyonun bölgeye girildiği görülmüyor. Bununla beraber çalışırken aşırı miktarda ses çıkartan jeneratörlerin aksine bu cihaz neredeyse sessiz şekilde çalışmakta. Yani Bunun nükleer yakıtlı bir cihaz olması muhtemel.
Şimdi teorilere geri dönüş yapalım.
Söylenti : Agharta Yada Bir Yeraltı Şehri Mi Bulundu ?
Bu olasılığının yüksek olması ile beraber, bu teoriyi çürütecek veriler de mevcut, bunlar ortaya çıkan yoğun şekildeki elektromanyetik alan ve radyasyon koruyucu kıyafetler ile içeri giren bilim adamları. Eğer burasının radyoaktivite içeren bir kapısı ya da girişi yoksa, bu olasılık çürümüş oluyor, bunla beraber, yer altında yapılan tünel, kazı ve dolgu çalışmaları onlara bir metro geçidi yapmak için değilse neden yapılmakta ?
Ama şu gerçeği de düşünmek gerekiyor ; Mersin’de batık bir kent bulunduğu ( Tunç Devrine ait ) geçtiğimiz yıllarda Mersin Üniversitesi tarafından açıklanmakla beraber hatta bunun kayıp kıta ATLANTİS olduğu öne sürülmüştü üniversite tarafından. ( şimdi bu aklımızda kalsın daha asıl teoriye gelmedik , üstte de belirttim en güzelini en sona sakladım )
Söylenti: Kutsal Ahit Sandığı mı Bulundu ?
Evet bu olasılıkta yüksek bir ihtimal, İkinci dünya savaşında Hitler’in, ondan önce ve sonraki neredeyse tüm gizli cemiyetlerin ve devletlerin ele geçirmek istediği mutlak gücü simgeleyen, aynı zamanda kutsal bir emanet olan ahit sandığı, eski kaynaklarda resmedilirken hep sandık içinden çıkan güneş ve güneş ışınları gözlemlenir. Buda güneş gibi yıkıcı ve sıcak, aynı zamanda büyük bir güç barındırdığını simgeler. Ortaya çıkan büyük elektromanyetik alan ve radyasyon kıyafetli bilim adamları bu ihtimali desteklese de, Yer altındaki tünel bunu çürütmekte. Resimler de de bir sandık olarak gösterilen bu nesne için, kamyon boyutundan büyük bir tünel açmaya çalışmak ve bunu sağlamlaştırmak neden ? Sonuçta bahsi geçen asansörü büyüyebilecekleri gibi, radyasyon koruyuculu özel bir kamyonla da bunu çıkartabilirler ,tabi gizliden çıkarmazlarsa.
Söylenti: Uzaylılara ait Antik Bazı Cisimler ve Uzay Gemisi mi bulundu .
Her ne kadar çok çılgın bir teori ve ihtimal gibi görülse de, bunun imkansız değil. Elektromanyetik alanların gösterdiği etkiler zaten her UFO olayında rastlanan klasik belirtilerdir. Elektrikli eşyaların ve motorların çalışmaması , tv lerin ve cep telefonlarının kısa süreli bozulması. Bu nokta belirtilen olasılığı doğrulamakta.
Radyoaktif Koruma Giysili Bilim adamları, çoğu UFO olayında araştırmaya gelen kişilerde ve askerlerde, bu tarz koruma kıyafeti yüzlerce olayda rapor edilmiştir. Bunların en bilineni ve popüleri ise Roswell UFO kazasıdır.
Yer altında yapılan büyük tünel ve metro benzeri kazı ise yukarıdan çıkartmaya cesaret edemedikleri büyük bir UFO için olabilir mi? Eğer öyleyse bunun iki nedeni olmalı. İlki Bölgede her ne kadar yasaklar ve kurallar uygulansa da, pek çok meraklı göz hala bu kazıyı dikkatle izleyecektir. Ve yukarı çıkartmak için yıkılan ev ve çevreye muhtemel kurulacak vinç çok ilgi çekip gizliliği ihlal edecektir ( bu tüm teorilerde geçerli açıkçası ). Bu yüzden yer altından açılan tünelden kimseler görmeden kamyonlar yada tırla çıkartılıp rıhtıma götürülecek büyük bir nesneyi taşımak için uygun bir yol olacaktır. Bununla beraber herhangi bir yanlış işlem sonrası radyoaktivite içeren cisim tonlarca toprağın altında kalması, sızıntıyı bir nebze de olsa önleyecektir. Yer altında bu kadar büyük tünel açılmasının sebebi ise muhtemel cismin yekpare bir parça olup, sökülüp taşınamadığı olasılığıdır. Bu nokta da belirtilen olasılığı doğrulamaktadır.
Bütün UFO olaylarında olduğu gibi ABD li bilim adamları da işin içinde olup. Büyük ihtimalle çıkartılacak UFO, yine rıhtıma yanaşacak ABD askeri kargo gemisi ile incelenmek üzere Amerika’ya gidecektir. Belki de efsanevi 51. Bölgeye. Ortadoğuda ki karışıklık sebebi ile rıhtıma yanaşan pek çok askeri gemi olduğundan göze batmayacaktır.
ŞİMDİ GEL GELELİM BENİM DESTEKLEDİĞİM TEORİ VE BİLİMSEL OLARAK KANITLANAN BİR GERÇEKLİK ‘ MANNA’
Orada eğer bir tapınak bulunduysa ve elektromanyetik bir alan var ise orada yıllardır insanlardan sır gibi saklanan manna olma olasılığı çok yüksek yüksektir. Altın , elmas , pırlanta hangi maden ve cevher olursa olsun bu kadar güvenlik önemli alınması ve bunun açıklanmaması insanın mantığına yatmıyor. Peki ya bu Manna ise ?
Peki nedir bu manna ?
Manna beyaz altının bazı işlemlerle toz haline getirilmesi ile oluşuyor tarihte bir çok simyacı bununla ilgili araştırma yapmıştır ve beynin tam kapasite ile çalışmasını sağlamakla beraber birçok hastalığa iyi geldiği biliniyor ve Dünya üzerindeki en iyi iletkenliğe sahi bu bahsettiğimiz manna.
Bir çok İslam alimine göre ayetlerde bahsedilen kuvvet helvası mannadır. Ancak mannanın hikayesi daha da eskilere dayanır. Bazı araştırmacılara göre manna ilk olarak kayıp kıta MU’da keşfedilmiştir. İsmi de Mu-nnadır. Yani Mu’nin içeceği. 1904 Yılında Mısır bilimciler Sina yarım adasında yeni bir sefere çıkar ve 2070 metrede bir tapınak keşfederler. Tapınağın bir bölümü açığa inşa edilmişken diğer yarısı ise arkasında bulunan bir dağın içerisine oyulmuştur. Tapınakta yapılan araştırmalar esansında bir kabın içerisin de garip bir toz bulunur. Toza yapılan daha kapsamlı incelemeler de bu tozun o güne kadar hep anlatılan ancak varlığı ispat edilemeyen manna olduğu anlaşıldı.
Manna eski Mezapotamya medeniyetlerinde Şamanna olarak bilinirdi. Antik Mısır’da rölyeflerden bu iksiri Firavunların ve soyluların kullandığı bilinmektedir. Ayrıca yine Eski Mısır da İnsiyeler isimli bir tarikat müritlerine kademe atlattırıp rahip sınıfına çıkartabilmek için; Onları taş bir tabuta kapatır çok az sebze ve manna ile besler sadece özel ihtiyaçlarını gidermesi için tabuttan çıkartarak 2 yıllık bir ruhsal evrime tabii tutardı. 2. Yılın sonunda eğitimi tamamlayan kişi artık her istediğin de Astral seyahate çıkabilir ve ruhsal varlıklar ile iletişim kurabilirdi.
Ki bunlar kamonların içindekilerinin basit bir moloz olmadığını kanıtlar nitelikte .
Umarım Devletimiz en kısa zamanda güzel bir açıklama ile bize en doğru bilgiyi verir.